Şu dağılgan yüreğimi, şu köpüklere imrenen yüreğimi \ My restless heart, my heart that is envying to a foam
Bir gün yollara atarsam \ If I'll throw it on the roads one day
Bir gün nehir yataklarına dolarsam, korkarım \ If I'll burst the banks of a river, I'm afraid
Suyumun çoğu senden yana akacak \ Most of the water will flow in your direction
Dünyanın ölümünü gördüm, suyun, toprağın \ I've seen the death of the world, the water, the ground
En yakın dostlarımın birer birer \ Of my closest firends, one by one
Vakitsiz açan çiçeklerin, vakitli doğan çocukların \ Of your untimely opened flowers, of your children that were born on time
Ölümünü gördüm, ama kimse \ I've seen their death, but noone
Inandıramaz beni öldüğüne sevgilerin \ Will make me believe in death of love
Sanki bir kız hep yürürdü yollarda \ It's like some girl was wandering the roads
Evimin önünde ayağını silerdi paspasa \ Wiped her feet at a doormat in front of my house
Kapımı açardı gümüş bir anahtarla \ Opened my door with a silver key
Sanki hep gelirdi \ It's like she have always been coming
Sevişirdik bazen \ We were making love sometimes
Benimse ellerim titrerdi, anının aklığından \ My hands were trembling from the whiteness of memories
Saçlarına doğru titrerdi \ Trembling towards your hair
Şimdi kağıtların üstünde gidip gelen ellerim \ Now my hands that are running above the paper
Titremez artık, yolunu bilir şimdi \ Don't tremble any more, they know their way
<= back to the list of translations